14 Mayıs 2014 Çarşamba

Nice Côte d'Azur, Fransa

  İstanbul’dan 3.5 saatlik bir uçuş sonunda Cote d’azur havalimanına vardık, güzel bir detay ise havalimanına inerken adeta denizin üzerine iniyorsunuz. Havalimanı denize sıfır. Havalimanı şehir merkezine çok yakın. Nice derli toplu bir şehir olduğundan ulaşım konusunda sıkıntı çekmeyeceğinizi temin edebilirim. Terminalden çıkışta otobüs tabelalarını takip ederseniz  şehre giden otobüslerden birine atlayabilirsiniz veya taksiyi tercih edebilirsiniz.

  Nice, Cote d’Azur turunuzu gerçekleştirebileceğiniz eşsiz bir durak; 4-5 gününüzü ayırıp tüm bölgeyi keşfedebilirsiniz ama tabi tamamen sindirmek isterseniz daha fazla kalmanızı tavsiye ederim. Tren ve otobüslerle dilediğiniz yere ulaşabilirsiniz; Monaco, Menton, Antibes-Juan les Pins, Cannes, Grasse, Saint-Paul de Vence gibi…

  Gelelim başkahramanımız olan Nice şehrine. Akdeniz’de bulunan bu şehir için Antalya’nın fransız versiyonu diyebilirim, yalnız tek bir fark; Fransızlar değerlerini korumuşlar; eski yapılar hiç bozulmamış ve yaz tatili beldesi izlenimi uyandırsa da sokakları buram buram tarih kokuyor! Otel seçiminizi şehir merkezinden yaparsanız her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Öncelikle Şato’ya (Chateau) çıkıp şehre tepeden bir göz atın bence, denizin mavi tonlarına gözlerinizle dalıp dalıp çıkacaksınız. Sonra Promenade des Anglais’de (sahil yolu) deniz havasını içinize çeke çeke bir yürüyüş yapıp Negresco Otel’e kadar gidin, burayı Nice kartpostallarından tanıyacaksınız. Daha sonra eski şehirde opera civarını ziyaret edebilir, eski şehirde çiçek pazarını, Opera binasını ziyaret edebilirsiniz. Turistler zamanının çoğunu Massena Meydanı’nın Medecin caddesinde geçirirler çünkü hem yemek hem alışveriş hem eğlence burada. Caddenin ortalarında Notre-Dame Kilisesi yer alıyor; burayı ziyaret edip mum yakabilir, azıcık dinlenip dua edebilirsiniz. Rusya dışındaki en büyük Ortodoks Rus Kilisesi de burada yer alıyor; St. Nicholas Katedrali. Garın oradan biraz yürümeniz gerekecek ve muhtemelen sora sora bulacaksınız burayı ancak buna değecek. Ağaçların arasından girdiğiniz bahçesinde karşınızda gördüğünüz kilise adeta Disney şatolarını andırıyor; kendinizi masalda hissedebilirsiniz. Son olarak Garibaldi Meydanı’na da bir uğrayın derim geniş burası ferah bir meydan. İsmini hatırlamıyorum ancak meydanın oralarda bir dondurmacı var; oradan big bubble sakızlı pembe dondurma yediğimi hatırlıyorum, lezizdi! Diğer çeşitleri de oldukça enteresan. Denize girmekten söz etmedim bile…


                                       
                                        YAZAN : SELİN MENDEŞ

2 yorum: